Osmanlı Arkeolojisinin Gelişimi - Mübarek İPEK

Osmanlı Arkeolojisinin Gelişimi - Mübarek İPEK
Altı yüzyıllık geçmişe sahip olan Osmanlı İmparatorluğu, Balkanlar, Orta Avrupa, Yunanistan, Anadolu, Mısır ve Arabistan coğrafyasında sayısız eser inşa etmiştir. İmparatorluğun tarihi, sanat tarihi ve mimarisi üzerine çok sayıda çalışma yapıldığı bilinmektedir. Fakat Osmanlı Dönemi yerleşim yerleri ve küçük buluntularının arkeolojik açıdan değerlendirilmesi yeni bir olgudur.

Osmanlı Dönemi’ne ait buluntuların bilim insanları tarafından değerlendirilmesi 1980 yılından itibaren başlamıştır ve yapılan çalışmalar bu ilginin 1990’dan sonra arttığını göstermektedir. 1996 yılında Uzi Baram ve Lynda Carroll, Osmanlı arkeolojisinin belli bir bölgeyle sınırlı olmadığını ve örgütsüz biçimde değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulamışlardır. Bu düşünceden hareketle, başka alanlardaki bilim insanlarını da yanlarına alarak Binghamton’daki New York Eyalet Üniversitesi’nde “Breaking New Grounds for an Archeology of the Ottoman Empire: A Prologue and a Dialogue” (Osmanlı İmparatorluğu Arkeolojisi için Yeni Temellerin Atılması: Bir Başlangıç ve Tartışma) ismiyle bir konferans vermişlerdir. Bu konferansta, Osmanlı arkeolojisi üzerine yapılan çalışmaların bir araya getirilmesinin öneminden bahsedilmiştir.
Konferans sonrasında Uzi Baram ve Lynda Carroll’un yayımlamış oldukları kitap.
Bu konferanstan sonraki dönemde, farklı bölgelerdeki Osmanlı’ya ait maddi kalıntıların bilim insanları tarafından daha çok önemsendiği ve kayıt altına alındığı görülmektedir. Yunanistan’daki Atina Agorası kazısı ve yapılan yüzey araştırmaları, İsrail’deki kazılar ve yüzey araştırmaları dışında, Arnavutluk, Hırvatistan, Bulgaristan, Bosna Hersek, Romanya, Lübnan, Mısır, Filistin, Girit, Irak ve Suriye’deki arkeolojik çalışmalarda Osmanlı’ya ait maddi kalıntıların tasnifi yapılmış ve kayıt altına alınmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Osmanlı yerleşimleri üzerine çalışmaların başlamasını sağlayan ve kuşkusuz en iyi çalışmaları yapan Prof. Dr. Halil İnalcık olmuştur. İnalcık, arşiv kaynaklarına dayanarak yaptığı yüzey araştırmalarıyla Osmanlı Devleti’nin kuruluş yeri ve tarihi üzerinde durmuştur. Yaptığı
Halil İnalcık (1916 - 2016).
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Osmanlı yerleşimleri üzerine çalışmaların başlamasını sağlayan ve kuşkusuz en iyi çalışmaları yapan Prof. Dr. Halil İnalcık olmuştur. İnalcık, arşiv kaynaklarına dayanarak yaptığı yüzey araştırmalarıyla Osmanlı Devleti’nin kuruluş yeri ve tarihi üzerinde durmuştur. Yaptığı çalışmalarda Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun, Bizans ile yapılan ve Osmanlı Devleti’nin zaferiyle sonuçlanan 27 Temmuz 1302’deki Bapheus (Koyunhisar) Savaşı’ndan sonra olduğunu dile getirmiştir. İnalcık, 1999’da, Eskişehir’deki Karacahisar Kalesi kazı çalışmasına ve Fahri Dikkaya’nın 2015 yılında bitirdiği “The Historical Archaeology of the Early Ottomans: A New Perspective on Arguments about the Foundation of the Ottoman Empire” (Erken Osmanlıların Tarihsel Arkeolojisi: Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşuna Dair Tartışmalara Yeni Bir Yaklaşım) başlıklı doktora tezine danışmanlık etmiştir.
çalışmalarda Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun, Bizans ile yapılan ve Osmanlı Devleti’nin zaferiyle sonuçlanan 27 Temmuz 1302’deki Bapheus (Koyunhisar) Savaşı’ndan sonra olduğunu dile getirmiştir. İnalcık, 1999’da, Eskişehir’deki Karacahisar Kalesi kazı çalışmasına ve Fahri Dikkaya’nın 2015 yılında bitirdiği “The Historical Archaeology of the Early Ottomans: A New Perspective on Arguments about the Foundation of the Ottoman Empire” (Erken Osmanlıların Tarihsel Arkeolojisi: Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşuna Dair Tartışmalara Yeni Bir Yaklaşım) başlıklı doktora tezine danışmanlık etmiştir.
Türkiye sınırları içinde Osmanlı kültür varlıkları konusunda; İstanbul Saraçhane, İznik Çini, Efes, Harput Kalesi, Van Kalesi, Seddülbahir Kalesi, Kilitbahir Kalesi, Edirne Yeni Saray, Kırklareli Fatih Demir Dökümhanesi gibi önemli kazılar yapılmıştır. Bu kazıların yanında farklı kültür dolgularına sahip olan ve içinde Osmanlı Dönemi kalıntılarını da barındıran kazı alanlarından ele geçen kalıntıların da tasnifi yapılmış ve kazı raporlarında yayınlanmıştır. Kazıların dışında, yüzey araştırmalarında da Osmanlı Dönemi’ne ait yerleşim yerlerinin tespiti giderek artmaktadır. Yapılan yüzey araştırmalarına en güzel örnek, Eskişehir’deki Kanlıtaş Höyüğü’nde bulunan 13. ve 15. yüzyıllara ait Osmanlı köyü gösterilebilir.
Eskişehir – Kanlıtaş Höyüğü kazılarından.
Bütün bu çalışmaların, biri bütün olarak ve bir disiplin altında yapılması gerektiğini düşünen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin, Tarih, Sanat Tarihi ve Arkeoloji Bölümlerindeki bazı hocalar tarafından Osmanlı Arkeolojisi Ana Bilim Dalı kurulmuştur. 2014 yılında Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde kurulan ve farklı disiplinlerin bir arada çalıştığı bu yeni ana bilim dalı, yüksek lisans ve doktora programlarını içermektedir. Ana bilim dalının başlıca hedefleri; Osmanlı Dönemi’nden kalan mimari yapıların ve gündelik hayatta kullanılan malzemelerin (cam, metal, seramik, bakır, gümüş altın vb.) dönemini ve hangi amaçlarla kullanıldığı tespit etmek ve aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü bölgelerde bıraktığı kültür mirasının ve devletin, halkın yaşamı üzerinde bıraktığı izleri anlayarak modern dünya tarihine katkı sunmaktır. Bölüm, bu amaçlara; arkeoloji, sanat tarihi, tarih, coğrafya, mimarlık ve diğer sosyal bilim dallarıyla birlikte hareket ederek ulaşmayı hedeflemektedir.

Doç. Dr. Reyhan Körpe tarafından, ana bilim dalının gerekliliğini, işleyişini ve gelecekteki hedeflerinin ne olduğunu anlatan bir çalışma yapılmış ve bilim camiasıyla paylaşılmıştır. Körpe, Uluslararası Prof. Dr. Halil İnalcık Tarih ve Tarihçilik Sempozyumu’nda, “Tarih Araştırmalarında Yeni Bir Metot: Osmanlı Arkeolojisi” başlıklı çalışmasıyla Osmanlı arkeolojisinin niçin ve nasıl yapılacağını anlatmıştır.

Sonuç olarak Osmanlı İmparatorluğu hakkında ilk başlarda tarihsel, mimari ve sanat tarihi üzerine yoğunlaşmış çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Arkeolojik boyutta yapılan çalışmaların yakın bir dönemde başladığı ve başta Amerika olmak üzere diğer bölgelerde önem kazanarak geliştiği bilinmektedir. Bu çalışmaların sempozyum, yüzey araştırmaları ve arkeolojik kazılar şeklinde başlayarak ilerlediğini görmekteyiz. Sınırlarımız içerisinde Osmanlı arkeolojisinin başlamasını ve gelişmesini sağlayan kişi Prof. Dr. Halil İnalcık olmuştur. İnalcık’ın başlattığı bu akımı zenginleştirecek başka bir durum ise 2014 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde Osmanlı arkeolojisi ana bilim dalının açılması olmuştur. Yeni kurulan bu bölümün amacı Osmanlı arkeolojisinin bir bütün olarak anlaşılmasını sağlamak olacaktır. Bu güzel gelişmelerin varlığı ve gelecekte bu alanda yeni yapılacak çalışmalarla Osmanlı arkeolojisinin gelişerek devam edeceği umulmaktadır.
Image