Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hindistan'a giden ve Hindistan Dışişleri Bakanı S Jaishankar ile ikili görüşmelerde bulunan ilk G20 Dışişleri Bakanlarından biriydi. Bazıları bunun Hindistan'a özel olarak yapılan bir devlet ziyareti olmadığını ve sadece Hindistan'da düzenlenen G20 toplantısı kapsamında rutin bir ziyaret olduğunu düşünebilir. Ancak bu görüşme son derece önemli olan ikili ilişkiler ve jeopolitik gelişmelerin ortasında gerçekleşmiştir ve bu nedenle Yeni Delhi ile Ankara arasında geçmişin olaylarını ve geleceğin potansiyelini deşifre etmek adına önemlidir.
Türk Dışişleri Bakanı'nın Hindistan'a son resmi ziyareti, Türkiye Cumhurbaşkanı ile birlikte 2017'de gerçekleşti. Herhangi bir Türk hükümeti temsilcisinin son resmi ziyareti ise 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın tarafından yapıldı. Başbakan Narendra Modi'nin 2019'da Türkiye'yi ziyaret etmesi gerekiyordu. Ne var ki bu ziyaret, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda Keşmir ile ilgili açıklamalarının ardından iptal edildi. “samimi ama sessiz” ifadeleri bu dönemdeki Türkiye-Hindistan ilişkilerini tarif etmenin en iyi ifadesi olacaktır. Unutulmamalıdır ki bu her iki ülkenin de küresel jeopolitikte önemini artırmaya başladığı bir dönemdir.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Modi'nin Özbekistan'daki ŞİÖ zirvesi ve Bali'deki G20 Zirvesi'ndeki görüşmelerinin ardından işler daha da iyiye gitmekte. Bununla birlikte duygu ve iyimserlikteki gerçek dönüş, Hindistan'ın Dost Operasyonu'ndan sonra oldu. Başbakan Modi ve Dışişleri Bakanı S Jaishankar, küresel topluluktan Türk meslektaşlarıyla ilk konuşanlar arasında yer aldı. Sadece bununla da kalmayıp depremin ardından Türkiye'ye yardımla birlikte arama kurtarma ekiplerini de ilk gönderen ülkelerden biri Hindistan oldu. Bu durum Hindistan ve Türkiye kamuoyu arasındaki duyguları önemli ölçüde iyileştirdi. Hindistan ve Türkiye'yi oldukça uzun bir süredir takip eden biri olarak deprem zamanlarında Hindistan ve Türkiye'de halklarının birbirlerine olan sempatisi, geçmişte ilişkilerimiz konusunda temkinli bir iyimser olmaktan beni tamamen iyimser hale getirdi.

Hindistan ve Türkiye ilişkileri oldukça değişken seyretmekte. Eski Başbakan Bülent Ecevit döneminden bugüne ilişkimizin niteliğinde önemli değişiklikler yaşandı. Son zamanlarda ilişkilerde birkaç uzun dönemli düşüşler yaşandı. Ancak itiraf etmeliyim ki Türkiye ve Hindistan ilişkilerine her zaman çok karamsar bir bakış açısıyla bakılmakta ve buna karşın iki ülkenin iş birliği imkanları araştırılıp bahsedilmemektedir.
Hindistan-Türkiye ilişkilerinin İslamabad üzerinden yürütüldüğüne dair olan anlayışın sona ermesi gerekmekte. Türkiye'nin Pakistan'a olan yakınlığı, Yeni Delhi ile Ankara arasındaki ilişkilerde etkili olan unsurlardan biridir. Hem söz konusu ülkelerin hem de insanlarının birbirine bağlanmasının sağlayacağı yumuşak güç, ciddi şekilde hafife alınmakta. İki ülke insanları olarak tarihlerimizle, kültürel pratiklerimizle, dillerimizle ve daha birçok şeyle ilişkilendirecek çok şeyimiz var.
Büyüyen ticari ve ekonomik bağlar nadiren tartışılmakta. Oysa Mumbai'nin en önemli metro hatlarından biri bir Türk firması tarafından yapılmaktadır. Özellikle altyapı ile ilgili Türk şirketleri şu anda Hindistan'da birden fazla projede çalışıyor. Tatas, Reliance, Mahindra & Mahindra gibi saygın Hintli iş gruplarının hepsinin Türkiye'de ticari çıkarları bulunmakta.
Konu diplomatik ve jeopolitik bir bağlamda irdelendiğine ise hem Türkiye hem de Hindistan, Batı ile Rusya arasındaki ilişkileri dengeleme konusunda çok benzer ikilemlerle karşı karşıya. Yeni Delhi ve Ankara'nın benzer durumu özellikle Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sırasında belirginleşmiştir. Hem Yeni Delhi hem de Ankara tamamen bir tarafta yer almak yerine kendi çıkarlarını korumaya çalışırken Moskova’ya, Kiev’e ve Washington'a eşit mesafede durmaktadırlar. Türkiye, Çin’le Hindistan gibi sınır gerilimlerine sahip olmadığı için bir nebze ayrışmış olsa da iki ülke de Çin'e temkinli bakmaktadır.
İki ülke arasındaki ilişkiler her açıdan iyi olmayabilir. Türkiye ve Hindistan pek çok başka durumda kendilerini zıt taraflarda konumlandırmış durumdadır. Hindistan'ın Ermenistan, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile artan yakınlığı Ankara'nın tetikte olmasına sebep olduğu gibi aynı şekilde Ankara'nın İslamabad'a olan yakınlığı da Yeni Delhi'yi tetikte tutmaktadır. Ancak ilişkilerimizi tek başına bu paralelliklerin yönetmesine izin vermemek gerekir.
Hem Hindistan hem de Türkiye, büyük iş birliği fırsatlarına sahip, gelişmekte olan ekonomilerdir. Ekonomik bağlar gelişmekte, turizm gelişmekte ve iki ülkenin insanları birbiriyle her zamankinden daha fazla ilişki kurmaktadır. Türkiye ve Hindistan da yükselen jeopolitik bölgesel güç merkezleri halindedir ve son depremler hem Ankara’ya hem Yeni Delhi'ye ortak hedeflerini yeniden gözden geçirme ve ilişkileri canlandırma fırsatı sağladı. Umarım bu yazı da bir nebze olsun insanların Türkiye ve Hindistan'a daha iyimser bir mercekle, sadece farklılıkları vurgulamak yerine fırsatları tanıyan bir yaklaşımla bakmaları için bir neden olur.