Bu şarkıyı ilk Sara’dan dinlemiş, aşık olmuştum. Yakın zamanda daha taze bir isimden duyunca bu şarkının peşine düşülebilecek kadar fazla seslendirilmiş olması gerektiğini düşündüm. Çünkü İran’da başlayan macera, Rus bir piyanistin ilhamı olmuştu. Bu sayede küçük Maryam serencamım başlamış oldu.
Hani derler ya delinin biri kuyuya bir taş atmış diye işte bu hikâyedeki deli de Mohammad Nouri. Jane Maryam şarkısının yaratıcısı, güftekarı.
Sene 1973.
Jane Maryam şarkısı ilk olarak Mohammad Nouri tarafından söylenmiş. Bestesi ise Kambiz Mojdehi’ye ait(miş).
Şarkı ayrıca “Nazanine Maryam” veya “Gole Maryam” olarak da bilinen en ünlü ve güzel Farsça folklor aşk şarkılarından biridir. Bir rivayete göre sözlerinin, ertesi sabah idam olacağını bilen bir subayın, uyuyan kızı için yazdığına inanılır.
Bir başka rivayete göre ise aslen Gilan bölgesinden gelen Nouri, bu şarkıyı “Maryam” adıyla sembolize ettiği sevgilisine yazmış. Bizim sarı saçlarını deli gönlümüzden çözemediğimiz Mihriban, Gilan’da pirinç tarlalarına çalışmaya giden Maryam olmuş.
Peki kimdir bu Mohammad Nouri ve bir şarkı nasıl üç neslin en sevdiği şarkı hâline gelmiştir?

Halk müziği ile uğraşan sanatçılardan biri olduğu için ülkede kalmasına izin verilmiş. (Gerçekten de Nouri’nin şarkıları ilhamını doğrudan kuzeydeki yerel halktan alıyordu.) Gerek diğer sanatçıların ülke dışına çıkarılması, gerek Batı kültürü, kapitalizm ve kültürel sömürgelere karşı savaş açılması, sanatta millî ürünlerin öncelenmesine sebep olmuş; hâliyle bu da Mohammad Nouri’nin işine yaramıştır.
"Jane Maryam" şarkısı radyolarda döne döne çalmış, büyüğünden küçüğüne herkesin dilinde pelesenk olmuş. Belki de bu sayede farklı anlayışlarla büyüyen üç kuşağın da müzikteki ortak zevkini karşılayabilmiştir.
Evet, bırakalım Nouri abimiz şarkıyı güzel güzel söylesin; siz de hemen aşağıdan şarkının sözlerine erişebilirsiniz:
Albüm: Jaane Maryam “Nouri Volume 1”
Kırmızı ve beyaz çiçeğim, ne zaman geliyorsun?
Küçük taç yaprağım, ne zaman geliyorsun?
Dedin ki çiçekler açtığında geleceğim
Dünyanın bütün çiçekleri açtı, ne zaman geliyorsun?
Meryem’im, aç gözlerini, söyle ismimi
Şafak vakti ve güneş doğdu
Tarlaya gitme zamanı geldi
Ah tatlı Meryem
Meryem’im, aç gözlerini, söyle ismimi
Çık evden, yola koyul
Omuz omuza, eski günlerdeki gibi
Ah güzel Meryem
Yine sabah oldu ve ben hala uyanığım
Keşke uyuyabilsem ve seni görsem rüyamda
Hüzün tomurcukları büyüdü kalbimde
Yürek nasıl baş eder bu acıyla
Ah tatlı Meryem
Şimdi hasat zamanı, gel, beni terk etme, sen benimsin
Çalışmaya gidelim, buğday biçmeye
Şimdi biçme zamanı, gel, beni terk etme, sen benimsin
Çalışmaya gidelim, gel, gel güzel Meryem, tatlı Meryem
Bitmiş mi, hayır. Ortada böyle güzel bir melodi olur da Farid Farjad durur mu? Durmamış:
Melodiye 2. dakikadan sonra bir aşinalık kazanacaksınız, bu konuda kesin emin olmamakla birlikte sanırım Farjad burada iki halk şarkısının melodisini birleştirmiş diyebilirim.
Şarkı 1987 yılında çıkan “Anroozha 1” albümüne ait. (Aynı albümde bizim yakından bildiğimiz Sarı Gelin şarkısı da vardır. Bu da güzel bağlantılardan biri diyebiliriz.)
Bu ikinci versiyonu dinlerken şöyle bir anekdot geçelim: 1979 İran Devrimi dedik az önce hatırlarsanız, Nouri’ye kariyerinde zirve yaptıran o devrim Farid Farjad’ın ülkeden ayrılarak Kaliforniya’ya yerleşmesine ve Amerikan vatandaşlığına geçmesine neden olmuş. Devrim ertesi İran’da müziğin yasaklanmasından sonra sadece Farjad değil, başka birçok Farsî müzisyenin ülkeye girmesi yasaklanmıştır. Yine de Farjad kendisini ABD’li değil hep İranlı ya da Fars olarak nitelemiştir.
Bugün dünyadaki en iyi keman virtüözlerinden biri olan müzisyenin bir diğer lakabı ise “kemanı ağlatan adam.” Otobüslerde her şeyden bihaber altın günü teyzelerimizin bile telefonları Farjad’ın ağlatan kemanını zil sesi olarak kullanıyorsa bence bu konuda mutabıkız.
Kemanda artistik patinaj.
Sene 1997'deyiz.
Bu şarkıyı yeniden yorumlayan bir başka göçmen de Shadmehr Aghili’dir. 1973 Tahran doğumlu sanatçı önce Kanada, oradan da Los Angeles’a göç etmiştir ama Farjad’ın aksine bu sefer göç nedeni kariyer basamaklarında zıpır zıpır zıplamak için.
Yine enstrümantal… Yalnız Farjad ile aralarındaki duygu farkı dağlar, tepeler, Everestler kadar. Dinleyin tarafınızı seçin.
Aghili’nin satır aralarında bir ilkbahar senfonisi havası, yeni başlangıçların taze heyecanını duyuyorum ben. Arkada kalabalık bir ekip var sanki; çiçekler, gökyüzü, bülbüller hepsi neşe içinde birbirinin elinden tutuyor, ‘Nazenine Maryam’ diye şakıyorlar.
Farjad için diyecek kelimem yok. Yazımı kışa çeviriyor, çölüme yağmur oluyor.
Bu güzelim şarkıyı yeniden seslendirenlerden biri de hakkında pek bilgi bulamadığım meleksi ses, Sara Naeini. Senesini bilmiyorum ama çok da uzak olamaz. Çıplak ses nasıl enstrüman hâlinde kullanılırmış, Sara bize bunu çok güzel gösteriyor:
İnsanın Meryem olası geliyor…
(Bir de küçük bir ekstra verelim, Sara Naeini’yi tanıyışımın müsebbibi Dünyadan Sesler kanalına sonsuz teşekkürü borç bilirim. Esharate Nazar diye insanın içine cemre düşüren bir şarkısı vardır, mutlaka dinleyin derim. Bir de Del Yar, bir de…)
Son olarak bu halk şarkısını kıtalar arası bir yolculuğa çıkaran, klasik Batı müziği usulünce yapılan bir uyarlama. Son zamanlarda adından sıkça bahsettiren Evgeny Grinko (Hani meşhur Valse şarkısının saatlik versiyonlarını falan yaptılardı YouTube’da, Mabel Matiz Vals adıyla Gök Nerede (2015) albümünde uyarladıydı.) dayanamamış, o da kolları sıvayıp bu şarkıya piyanonun kendine has büyülü sesiyle yeniden can vermiş.
Ancak sanırsam Grinko, ataların “Az olsun ama öz olsun.” sözüne uymuş çünkü bu güzel uyarlama sadece 1 dk. 22 sn:
Jane Maryam şarkısı birçok kez yeniden seslendirilmiş, bunlara ek olarak belki de onlarca parça bulacaksınız, sizin maceranız da orada başlayacak.
Tabii senin bunların hiçbirinden haberin olmayacak Maryam…